Sosyal Medya

Makale

Kuran’ı Yorumlama Çabası

Kuran her çaÄŸda yorumlama çabalarına açık olmuÅŸtur. Her çağın entelektüeli, o çaÄŸdaki mevcut bilgi ve birikimi ile Kuran’ı anlamaya çalışmıştır. Bunu iki temel saik ile yaptığı söylenebilir:

Ä°lki, yeni sorunlar ile karşılaşılmıştır, bu yeni sorunu çözüme kavuÅŸturacak bir arayış vardır. Ayrıca bu sorunu çözümleyen kültürler söz konusu ve Kuran’ın çözümünün ne olacağı da bir tartışma konusu haline geldiÄŸi içindir.

Ä°kincisi ise, mevcut sorunun çözümü kültürde bir karşılığa sahiptir, Kuranın da bu çözüme ortak edilmesi esas kabul edilerek yorumlama faaliyeti yapılmaktadır. Ä°slam, farklı coÄŸrafyalarla, farklı kültürlerle karışlaÅŸtıkça bir cevap üretme zorunluluÄŸu kendisini ihdas etmekteydi. Fakat bu yeni kültürler, eski cahiliye Arapları kültürü gibi yerel ve konu merkezli bir bakışa sahip deÄŸildi. Özellikle felsefe evrensel iddialara sahipti. Deist bir kültür baskın karaktere sahipti. Ama ulûhiyet konusunda ve yasa konusunda çok farklı bir perspektifleri vardı. Tıpkı bugün modern kültür ile yüzleÅŸen Müslümanların konumu gibi…

Hem akıl, hem mistik bilgi ile yüzleÅŸmeyi saÄŸlamadan Müslümanlığın güvenli bir liman olmayacağı aÅŸikârdı. Büyük âlimler, bu temel gerçeklikle hesaplaÅŸmayı öne çıkardılar. Buna yönelik bazı farklı arayışların olduÄŸu açık… Kelam bu cevabı oluÅŸturan ve Ä°slami bilginin mahiyetine sadık olan bir usulü ortaya koydu… Ä°lk kelamcılar özellikle… Ä°slam felsefesi adı altında bir grup âlim ve filozof bir baÅŸka cevap oluÅŸturma giriÅŸimlerine yöneldi. Buradan da farklı bakışlar, farklı sorunlar ortaya çıktı. Ayrıca iktidar ve geniÅŸleme ile birlikte dünyevileÅŸmeye yönelik bir tepkisellik olarak önce züht hareketleri ve daha ahlaki ve deruni bir bakış ile cevap üretilmeye çalışıldı. Sonra bu tasavvuf üzerinden keÅŸif yolunu benimseyerek bir baÅŸka cevap yolu arandı.  Her arayışın kendi içinde sorunlar oluÅŸturduÄŸu da yapılan çalışmalarla ortaya konmuÅŸtur. Kelam da özellikle ikinci dönem (müteahhir) daha felsefi akıl ile vahyi uzlaÅŸtırarak bir yol arayışına sahip olmuÅŸtur. Aslında buna filozoflar ile mutasavvıfları da eklemekte bir beis yoktur.

Meselenin özü Ä°slami bilginin mahiyetinin neliÄŸi meselesidir. Buna yönelik verilen cevapların Kuran açısından deÄŸeri nedir sorusuna verilecek cevap ile ilgilidir. Ama en temelde Kuran’ın yorumlanmasında çoÄŸulcu bir bakışın meÅŸruiyet sahibi olduÄŸu biliniyor. Bu çoÄŸulcu bakışı meÅŸru gören bir usulün varlığı ise tartışılmaz. Ä°ÅŸte yeni bir Kuran yorumlama yönteminde bu çoÄŸulcu bakışı dikkate alan ve temel ilkeleri gözeten bir yaklaşım öncelenmelidir.

Soru açıktır: Kuran, kendisi yeni bir hayatın kurulacağı zemini inÅŸa etmiÅŸ midir? Ä°nÅŸa etmiÅŸse bunu nasıl gerçekleÅŸtirmiÅŸtir? Bilginin elde edilme ÅŸartlarını ve hangi bilginin baÄŸlayıcı olacağını Ä°slam bize göstermiÅŸ midir? EÄŸer sorulara olumsuz cevap verilecekse o zaman bu yeni algının din anlayışının meseleleri nasıl çözeceÄŸini ve bunun din açısından baÄŸlayıcılığını da dikkate alan bir bakış esas kabul edilmelidir. O zaman niçin bir dine ihtiyaç olsun sorusuna da cevap verilebilmelidir…

 

Kuran’ı anlamada tarihsellik veya evrensellik kavramları modern kültürün ürettiÄŸi kavramlar üzerinden anlama çabalarına denk düşmektedir. Her iki kavramın da ciddi bir ÅŸekilde analizi gerçekleÅŸtirilmeden, ortaya çıkardığı sorunları dikkate almadan kabul ve reddi anlamlı deÄŸildir. Ama bilinmeli ki bu iki kavramlaÅŸtırmanın Kuran’ı anlamada veya hermeneutik bakışın kuranı yorumlamada baskın karaktere dönüşmesi birçok ciddi sorunu beraberinde getirmektedir.

ÖrneÄŸin, Kuran’ın yaratılması meselesinin arka planını görmeden akıl ve vahiy iliÅŸkisinin felsefi tutumla iliÅŸkisi hesaba katılmadan tartışılması ciddi sorunlar oluÅŸturmaktadır. Kuran’ın akla yönelik çaÄŸrıları ile felsefi akıl arasındaki mahiyet farkını kavrama konusunda sorun yaÅŸayanların Kuran’ı anlamada kendilerini yeterli saymaları baÅŸka sorunları beraberinde taşımaktadır. EÄŸer Kuran tarihsel ise namaz, oruç ve benzeri birçok ibadetin de tarihselliÄŸi tartışılabilir ve bunun yerine yeni öneriler getirilebilir. Ki, sosyal medyada bu tartışmaları rahatlıkla bulabiliriz. Evrensel bir bakış üzerinden okunduÄŸunda ise bu sefer Kuran’ın her yerde aynı ÅŸekilde hükmünün geçerli olduÄŸu tezi ile istisnai olanı devre dışı tuttuÄŸu gibi deÄŸiÅŸimi ortadan kaldıran bir bakış üzerinden de Kuran’ın dinamik özelliÄŸi, hatta hukukun dinamik boyutunu kaybetmiÅŸ ve yeni sorunların kapısını aralayan bir zemine kaydığı belirtilmelidir.

Vahyin bir boyutu Allah tarafından gönderilen ve sabit bir hakikat verisi olduÄŸu gerçeÄŸidir. Vahyin ikinci boyutu ise insana ve yaÅŸama uyarlanacak olan deÄŸiÅŸime açık boyutudur. Vahyin bu iki boyutunu doÄŸru deÄŸerlendirmeden meseleyi çözüme kavuÅŸturamayız… DeÄŸiÅŸken boyutu ki kültürel boyutu içerir.  Bu göz ardı edildiÄŸinde dinamik ve çoÄŸulcu bakışın yorumlanması gibi bir esnekliÄŸi kaybolur. Ä°stisna yok olur. Ä°stisnanın ne kadar önemli olduÄŸunu daha geniÅŸ bir zeminde tartışmalıyız…

Vahyin kalıcı boyutunu, insanı insan kılan veya dinin din olarak kalmasını sağlayan temel öncüllerini de değişime açarsak işte o zaman da sabitesi kalmadığı için her yöne çekilebilecek bir konuma sahip olur... Sorun bu iki bakışı doğru bir zeminde ortaya koymak ve ne değişimi ne de sabit boyutunu göz ardı etmeden yorumlamaya çaba göstermektir.

Meseleyi derinliÄŸine ele aldığımızda ise Kuran’ın yorumunun kendine has bir usulü olduÄŸu açığa çıkar. Bunu en iyi modelleyen ise Resuldür. Dolayısı ile Kuran’ın yorumlanmasını sistematik bir düşünce üzerinden hareketle yorumlamak yerine mevzii bir durumu dikkate alan ve her yeni durumu da gözeten, sürekli temel ilkeleri üzerinden hareketle bu yeni durumu yorumlamaya çalışmak daha isabetli bir yaklaşım olacaktır. Burada öncüller çok önemli… Ä°slam’ı din ve sahih kılan bu öncüllerin varlığı ve üzerinde oluÅŸan mutabakattır.

Bu ilkeler üzerinde ittifak edilen ilkelerdir: örneğin; insanın yaratılmışlığı, imtihanı ve sorumluluğu temel ilkelerdir. Buna ek olarak insana verilecek mükâfat ve ceza da tartışma kabul etmez. Ayrıca ölüm gerçeği ve ahiret vurgusu... Allahın yoktan yaratması, tevhit ilkesi ve mutlak güç sahibi oluşu gibi...

Toplumsal zeminde ise adalet, hakkaniyet ve ehliyet ile toplumsal maslahatı öncelemek,  bireysel zeminde ise kiÅŸinin hür iradesi ile sorumluluÄŸunu üstlenmesidir.

Ä°ÅŸte Kuran’ı yeniden yorumlarken veya eski yorumları deÄŸerlendirirken bu temel ölçüleri dikkate alarak deÄŸerlendirmeliyiz...

Tabii ki buna yeni öncülleri eklerken dikkat edilmesi gereken ÅŸey üzerinde tarihsel sürekliliÄŸe sahip olan bir uzlaşının varlığıdır. Namaz konusunda hiçbir tartışma yaÅŸanmamıştır. Sabahın iki oluÅŸu ve akÅŸamın üç rekât eda edilmesini baÅŸka türlü izah edemeyiz. DiÄŸer konular ise çoÄŸulcu bakışa uygun bir ÅŸekilde yorumlanmıştır zaten…

Geleneğin veya bugünün değerlendirilmesine bir usul ile başlamak kaçınılmaz olmalıdır. Bu usul tarihsel bir sürekliliğe sahip iken yenilenmeye de açık olmalıdır. Gelenek her zaman arı duru olmadığı gibi bugünün bakışı da kirli değil denilemez... Burada hakikat arayışı ve sadece hakikate ulaşma niyeti esas olmalıdır.

Allah dileÄŸini en iyi bilendir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.